Modern Talking, Dieter Bohlen ve Thomas Anders tarafından kurulan Alman müzik grubu.
1984 yılı bitmeden ilk albümleri “The Fist Album” ve “You’re my heart you’re my soul” 45’liklerini piyasaya çıkaran grup, önceleri İtalya’dan Gazebo ile Avrupa’yı etkisine alan “eurobeat-disco” diye de tanımlanan yepyeni bir türün Alman temsilcileri olacağının sinyallerini veriyordu. Son derece ritmik ve sağlam bir altyapıya sahip olan bu albüm önce memleketleri Almanya, sonra da diğer Avrupa ülkelerinde büyük ilgiyle karşılanır. “You can win if you want” ve “Do you wanna” gibi süper hit’leri de bünyesinde barındırıyordu bu albüm. Aynı anda yine Almanya’dan Bad Boys Blue ve Sandra da ilk 45’liklerini biz müzikseverlerin beğenisine sunuyorlardı. Fırtına öncesi sessizlik bitmiş, hafif hafif esmeye başlamıştı sanki. 1985 yılı Modern Talking’in yılı olur resmen. Yıl bitmeden, önce “Cheri Cheri Lady” 45’liği, ardından merakla beklenen ikici albümleri “Let’s Talk About Love” piyasaya sürülür. 1986 yılına da hızlı giren grup, ilk olarak “Brother louie” 45’liğini piyasaya sürer. Büyük ilgi gören bu 45’liğin ardından üçüncü albümleri “Ready For Romance” çıkar. Grubun beyni Dieter Bohlen durmaksızın beste üretmekte, aynı zamanda başka sanatçıları da lanse etmektedir. Bunların en başarılısı C.C.Catch, 1986 yılında “Cause you are young” ile fırtınayı körükleyen isim olur. Bir grup olarak tasarlanmış ve müzik dünyasına adım atmış olan genç sanatçı, zamanla solo olarak uzun yıllar Dieter Bohlen’in kanatları altında müzik yaşamını sürdürecektir. Modern Talking, aynı albümden çıkan bir başka süper 45’lik “Atlantis is Calling”in kaymağını yerken ülkemizde de grubun albümlerini piyasaya süren firma Yankı da kaymağın has’ını yemeye devam ediyordu. Öyle ki, kendi firmasından çıkmış başka sanatçıların kasetlerinin üstüne Modern Talking etiketleri yapıştırılarak master kayıt sıkıntısına çare bulunurdu. O yılların dergilerindeki müzik listelerine baktığımızda ilk iki sırayı Modern Talking’in, üçüncü sırayı da C.C.Catch’in işgal ettiğini göreceğiz. Gerçekten o yıllarda bunlar ve türevleri peynir ekmek gibi satıyordu. Ne yazık ki devreye korsanlar da girmeye başlamıştı. 1986 yılı, grubun parlak yılı olurken yıl bitmeden “In The Middle Of Nowhere” piyasaya çıkar.
“Geronimos Cadillac” 45’liği beğenilse de grubun beklediği satışı gerçekleştiremez. Geriye dönüp bakıldığında grubun diskografisi’nde dört albüm vardır; ancak, grup artık kendini tekrar etmeye başlamıştır. Birbirinin aynı ritimler, aynı sözler ve değişmeyen tarz. Bunlar da, yavaş yavaş grubun sonunu getirecek etkenlerin başında geliyordu. 1987 yılına bu sıkıntılarla giren grup yaz başında “Romantic Warriors” albümünü piyasaya çıkarır. Ama artık grup içi anlaşmazlıklar da su yüzüne çıkmıştır. Bir yandan Dieter’in solo projeleri, diğer yandan Thomas’ın 1985 yaz’ında dünya evine girdiği eşi Nora’nın kaprisleri. Bu nedenle 1987 yılında ülkemizde gerçekleştirilen Çeşme Festivali’ne grup adına sadece Thomas gelir.
Kaprislerine burada da devam eden Nora, grubun ülkemizdeki hayranlarından büyük tepkiler görür. 1987 yılını bu sıkıntılarla kapatmaya hazırlanan grup, son albümleri “In The Garden Of Venus”ü piyasaya sürer. Ama artık ayrılık kaçınılmaz hale gelmiştir. Ayrılığı ateşleyen fitili Dieter Bohlen yakar ve süper bir 45’liği “Sorry Little Sarah”, raflarda yerini alır. 1988 yılında artık Modern Talking tarih olmuştur. Grubun hayranları buna pek inanmaz, yeniden bir araya gelecekleri ümidi vardır herkeste. Ancak, yanılırlar; 1988 yılında, yeni grubu Blue System ile önce “Walking on a Rainbow” sonra da son derece güzel “Body Heat” albümünü piyasaya sürer Dieter Bohlen. Aynı yıl, bu sefer Dieter Bohlen gelir Çeşme Festivaline tek olarak. Thomas’ın aksine son derece sıcak tavırlar sergiler ve güzel izler bırakarak ayrılır ülkemizden. 1984 yılında başlayıp önce Almanya, sonra Avrupa ve ülkemizi etkisine alan bir kasırga estiren, günümüzde 80’ler dendiğinde ilk akla gelecek kadar, döneme damgasını vurmuş bir efsane de böylece bitmiş olur.
Modern Talking, en parlak günlerini yaşadığı yıllarda, ülkemiz dinleyici kitlesi de bilinçli bir şekilde bu grubu ve türevlerini takip etmekteydi. Televizyonun TRT tekelinde olduğu, çoğu yerde bırakın bilgisayarı, telefonun bile olmadığı, görsel basının okuyuculara geç ulaştığı ya da ulaşamadığı bir dönem söz konusu. Yurtdışında çıkan bir albüm aylar sonra basılır, bizler bir şekilde orijinal basım’dan önce raflarda yerlerini almış olan korsan basımlara rağbet ederdik. Tüm bunlara rağmen sıkı bir müziksever kitlesi vardı. Türkiye’nin dört bir yanına fanclubler kurulur, ortak alınan kararla belirlenen yerlerde toplantılar düzenlenip tanışılırdı.Bu durum sadece Modern Talking için değil, “diğerleri” için de geçerliydi.
Modern Talking fırtınalar estirirken C.C.Catch, Bad Boys Blue, Sandra gibileri de parlak dönemlerindeydiler. Özellikler C.C.Catch, Dieter Bohlen desteği ile son derece sağlam bir kitle sahibi olmuştu. Söz konusu Dieter Bohlen olunca, haliyle şarkılar da birbirine benziyordu; bunu hiç müzikten anlamayan bir insan bile fark eder. Ancak bu olgu, sanıldığının aksine C.C.Catch’e olumsuz etki getirmedi. Dieter Bohlen, bunun farkına vararak aynı desteği bir zamanların ünlü grubu Smokie elemanı Chiris Norman’a da verdi ancak C.C.Catch kadar başarılı olamadı. Sandra ise bir süre sonra eşi olacak olan Michael Cretu desteği ile “Maria Magdelena”yı yaptı ve azımsanmayacak bir kitleyle kucaklaştı.
Bir başka harika üçlü Bad Boys Blue ise “Youre A Woman” parçası ile kulvardaki yerini aldı ve uzun süre de buradan çıkmadı. 1986 yılında İzmir’de C.C.Catch ve Bad Boys Blue muhteşem bir konser verdiler. Her ikisi de canlı performans sergileyip bizleri büyüleyerek gittiler. Sıcacık tavırlarıyla “hiç de ulaşılmaz” olmadıklarını kanıtladılar.
Dönemin gençlik dergileri de bu grup ve müzik türlerine olağanüstü ilgi gösterdi. “Hey” Dergisi yıllardır süregelen yerli pop ve magazin çizgisini, 1985 yılında değiştirerek neredeyse tamamen “dış kaynaklı pop müziğe” kaydırdı. Artık gençler, sevdikleri sanatçının ayakkabı numarasından, yataktan kalkış saatlerine varana kadar bir sürü ince detayı(!) “Hey”, “Onyedi” ve “Blue Jean” sayesinde öğrendiler. Bu dergilerin en büyük ortak özellikleri ise güvenilir listeleriydi. Bugünlerde yaşanan “bastır parayı otur birinci sıraya” sistemiyle henüz tanışmamıştı medya. (Medya?) Tek bir kanal ve aklı başında (ozaman) gazeteler. TRT’miz ne yazık ki bu dönemlerde gençlerin gönlüne kurulamadı bir türlü.
Bir ara “Dış Kaynaklı Müzik” adı altında James Last Orkestrası ile haşır neşir di. Sonraları Chris Rea ve Gloria Estefan nöbetleşe paylaştılar ekranı. Sadece yılbaşı akşamları, o da saat gece yarısını geçtikten sonra 03:00 civarları “Peter’s Pop Show” yayınlanırdı ve ağzımız bir karış açık kalırdı. Program müthiş güzeldi çünkü. Tamamı yayınlanmazdı ama. Bir de “tesadüfen” elimize geçen görüntüler olurdu ki evlere şenlik; video filmlerin sonlarında yer doldurulması amacıyla yerleştirilen müzik görüntüleriydi bunlar. Bazen bir rock grubunun konseri bazen de Modern Talking ve diğerlerinin klipleri olurdu bu görüntüler.
Dünya müzik piyasasına baktığımızda; o yıllarda pop müzik altın çağını yaşarken bir başka tür de, Heavy Metal de yükselen bir başka trend olarak göze çarpıyordu. Ne disco, ne euro-pop, ne de diğer alternatif türler, Heavy Metal’in yükselişini önleyemediler. 80’lere damgasını vuran olaylardan biri de bu olur.Bugün Modern Talking, tamamen dağılmış durumda. Aslında 1998 yılında tekrar döndüklerinde bugünleri görmüş, fazla umutlanmamıştım. Sadece “eskilerden yakın dostlarım ziyarete gelmişler, az sonra da kalkıp gidecekler” hissi hakimdi bende. Ama dosta düşmana karşı büyüklüklerini yıllar sonra da ispatladılar; dönüş albümleri rekor denecek rakamlarla satıldı. C.C.Catch de aynı kulvarda devam ediyor. Yetmedi, hem Dieter Bohlen’in temel orkestrasının (M.Talking ve C.C.Catch’e eşlik eden) elemanları Blue System’e nazire yaparcasına “Systems in Blue” adıyla single’lar yayınlıyorlar. “Bakın 80’leri tekrar ayağınıza getiriyoruz” dercesine.